Salzburg; Avusturya’nın batısında Almanya sınırına yakın, Almanca konuşulan, küçük bir şehir. Baştan sona her bir köşesini tadını çıkartarak iki günde keşfedebilirsiniz. Bir gün ayırsanız da yeter ama gitmişken hem gündüzünün hem gecesinin tadını çıkarmanızı tavsiye ederiz. Gerek bir hafta sonu kaçamağı olarak düşünebileceğiniz gerekse Viyana, Münih gibi şehirlere 1-2 saat yol kat ederek günübirlik uğrayabileceğiniz alternatif bir şehir. Çevresinde tuz madenleri bulunan Salzburg adını Almanca tuz (salz) ve kale (burg) isimlerinden alıyor. Mart ayında sisli ve yağmurlu bir havada gezdiğimiz iki günlük Salzburg gezimizden bize kalanları anlattığımız Salzburg rehberimize buyurun.
Bu şehirde toplu taşımaya gerek yok
Şehrin gezilecek tüm noktalarını yürüyerek keşfedebilirsiniz. Salzburg Haupbahnhof’tan şehir merkezine yürümek 15-20 dakika sürüyor. Özellikle Viyana ya da Münih’ten Flixbus’la ya da trenle geliyorsanız sizi Haupbahnhof’ta indiriyorlar. Buradan şehir merkezine geze geze gitmek en güzeli, yani en azından biz öyle yaptık.
Salzburg’un da içinden diğer çoğu Avrupa şehirleri gibi nehir geçiyor
İstanbul’un boğazına aşık bünyeler olarak içinden su geçmeyen şehirlere hemen alışamıyoruz, sevemiyoruz. Salzburg Salzach Nehri ile bizden ilk puanı hemen kapıyor. Nehrin iki yakasında uzanan şehri yürüyerek keşfetmek bu yüzden çok güzel. Nehir kıyısında uzun yürüyüşler yapıp, şehrin uzaktan görünüşünü herhangi bir köprüden fotoğraflamak mümkün. Attığınız her adımda Salzburg Kalesi de sizi takip ediyor olacak.
Mirabell Sarayı ve Bahçeleri ilk durak
Mirabell Sarayı ve güzel bir peyzaj mimari örneği bahçesi tren istasyonundan 10-15 dakika yürüdükten sonra nehri geçmeden varacağınız ilk durak. Mirabellplatz’daki bu saray şu an belediye binası olarak kullanılıyor ve bahçesini gezmek ücretsiz. Paris’teki peyzaj harikası parklarla kıyaslayınca sönük kalsa da keyifle gezilebilecek bir bahçe. Neticede yeşillik işte, nasıl kötü olsun?
Salzburg’taysanız her yerde, her şeyde Mozart var demektir
Mozart’ın doğduğu ev, Mozart’ın yaşadığı ev, Mozart Üniversitesi, Mozart Çikolatacısı, Mozart Heykeli, Mozart Kafe, Mozart, Mozart… Salzburg’da aşırı doz Mozart alıyorsunuz. Mozartseverseniz (biraz garip oldu bu tabir ama neyse:D) görmekten, duymaktan, izlemekten sıkılmayacağınız bir şehir burası. Mirabell Sarayı sonrasında nehrin karşına geçmeden Mozart’ın yaşadığı evi de ziyaret edebilirsiniz. Mozart’ın doğduğu ev ise nehrin diğer kıyısında.
Önüm, arkam, sağım, solum barok!
Nehri geçtikten sonra Salzburg’un Altstadt kısmına giriş yapıyorsunuz. Salzburg’un tarihi bölgesi barok mimari tarzında yapılarla çevrili bir labirent adeta. O sokaktan diğerine geçerken bazen nereye vardığınızı hatta nasıl tekrar başa döndüğünüzü karıştırabiliyorsunuz. Her birinden ayrı ayrı bahsedeceğimiz birbirinden farklı meydanlara sahip bu labirentin içinde kaybolurken ortaçağa dönmüş gibi hissetmemek elde değil.
Getreidegasse Caddesi’nde alışveriş yapmadan bile gezilir
Nehrin üzerindeki en geniş köprü Staatbrücke’den geçip dümdüz karşıya ilerlediğinizde sağa ve sola ayrılıyor yol. İşte sağınızdaki cadde Salzburg’un en turistik ve ünlü alışveriş caddesi. Birçok markanın, tasarım dükkanlarının, çikolatacı ve kafelerin olduğu bu cadde üzerinde Mozart’ın doğduğu ev de bulunuyor. Zaten önünde yığınla turist olduğundan burayı ayırt etmeniz çok zor olmayacak. Bu caddenin en güzel detaylarından biriyse her dükkanın eski geleneğe dayanan ferforjeli tabelaları. Hiç alışveriş yapmadan, birbirinden güzel tasarım dükkanlarının vitrinlerini seyretmek bile keyif veriyor.
Salzburg’da meydan bitmiyor!
Residenzplatz, Domplatz, Mozartplatz, Kapitelplatz derken meydan meydan Salzburg’u gezmeye geldi sıra. Alt Stadt’a giriş yaptıktan sonra haritasız bile gezseniz döne dolaşa bu meydanların hepsinden geçiyorsunuz bir şekilde (boşuna labirent demedik). Mozartplatz’da elbette Mozart’ın heykeli var ve aynı zamanda Salzburg Müzesi bulunuyor. Müze kent müzesi ve Salzburg hakkında daha detaylı şeyler öğrenmek için gezi listesine katabileceğiniz bir müze. Müze gezecekseniz Salzburg Kart’ı şuradan araştırmayı ve edinmeyi ihmal etmeyin. Mozartplatz’ın hemen yanı Residenzplatz’a çıkıyor. Burası şehrin ana ve tarihi meydanlarından biri. Residenzplatz’daki kemerin altından geçince Domplatz ve sonrasında Kapitelplatz’a çıkıyor. Dedik ya Salzburg’da meydan bitmiyor:) Dom Platz’da Mozart’ın (evet yine Mozart!!!) vaftiz edildiği Salzburg Kathedrali bulunuyor. Kathedrali gezdikten sonra Salzburg araştırması yaparken karşınıza bolca çıkan altın küre üzerindeki adam yani “Sphaera” heykelini göreceksiniz. Bu heykelle turistlerin garip garip fotoğraflar çektiğine şahit olduğunuzda şaşırmayın.
Salzburg heykellerin şehri olabilir!
Salzburg’da abartısız adım başı birbirinden estetik heykeller var. Avusturya klasik müzikte olduğu kadar heykel konusunda da doyuma ulaşmanızı sağlayacak bir ülke. Viyana’dan sonra Salzburg’da da aynı şeyi hissettirdi. Fakat kışın özellikle tarihi heykeller soğuktan zarar görmesinler diye kapatılıyor. Mart ayında yaptığımız gezide çoğu saray ve kilise önündeki heykeller şeffaf korumalarla ya da tahtalarla kapatılmıştı.
Hohensalzburg Kalesi şehri ayaklarınızın altına seriyor
Daha önce de bahsettiğimiz gibi gerek nehir kenarında yürürken gerek meydan meydan gezerken orada bir kale eşlik ediyor size uzaktan. Kaleye çıkmak için Festungsgasse’den fünikülere binebileceğiniz gibi yürüyerek de çıkabilirsiniz. Biz yürümeyi tercih ettik ki her adımda ayaklarınızın altında yavaşça yükselen şehri izlemenin keyfi bir başka bizce. Dilerseniz kaleyi bilet alarak gezebilirsiniz. Füniküler bileti, kale ve müze giriş bileti birlikte satılıyor, Salzburg kartı aldıysanız ekstra ücret ödemeniz gerekmiyor.
Salzburg’a yılın hangi ayında gittiğiniz gezinizden alacağınız zevki çok etkiliyor.
Biz Salzburg’a neredeyse yok denecek kadar turistin olduğu sakin bir hafta içinde, Mart ayında gittik. Birçok kişiden çok kalabalık, çok turistik serzenişlerini duymamız bunda etkili oldu sanırım. Şehri rahatça gezmek adına çok keyifli bir seçimdi fakat kış olmasından dolayı çoğu yerin erken kapanıyor oluşu, karanlığın çabuk çökmesi ve soğuk oluşu elbette işin olumsuz tarafıydı. Salzburg’ta yazın birçok festival düzenleniyor, bunlardan birini yakalayıp tekrar gitmeyi düşünüyoruz. Bir de kalabalık ve sıcak halini görelim:)
Bonus: Sigmund-Haffner-Gasse’de bulunan Salzburg Üniversitesi’nin bahçesinde bulunan öğrenci kafesinde ucuza yemek yiyebilir ve öğrenci fiyatlarıyla kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Malum Euro oldu 5 Lira. Üniversite’nin binası tarihi bina olduğundan içini gezmek de ayrı bir keyifli. Avrupa’da üniversitelere elini kolunu sallayarak girmek çok normal, sizi durduracak biri olmayacak girip, çıkarken, çekinmeyin:)