Yurt dışındaki yeni yaşantımıza adım atalı ve Münih’e geleli henüz 3 ay bile olmamışken Almanya dışında ilk yurt dışı seyahatimizi Noel tatiline denk getirip, Fransa’ya gitmek istedik. Bilenler bilir, burada 14 gün kadar Noel tatili oluyor ve bu dönemde Avrupalılar aileleriyle bir arada olmaya özen gösteriyorlar. Bir de, Noel tatilinin güzel ve kesintisiz bir seyahat için yılın en güzel zamanlarından olduğu gibi bir gerçek var, özellikle bizim gibi Noel zamanı yapacak en iyi şeyin gezmek olduğunu bilenler için. Bahar yıllar önce iki ay kadar Paris’te bulunmuştu fakat birlikte daha önce Fransa’ya bir seyahat gerçekleştirmemiştik. Bu sebeple Almanya’dan hem kolay ve ucuza ulaşıp, hem de şehir gezisi anlamında bizi tatmin edecek Fransa’ya ilk seyahatimizi gerçekleştirmek istedik. Kendi deneyimlerimizle seyahatimiz hakkındaki bu yazıyla beraber, Strazburg sokaklarında gezinirken çekmiş ve kurgulamış olduğumuz bir videomuz da var. Onu da youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
1. Beklediğimizden çok daha turistik ve çok daha pahalıydın Strazburg, ama yine de biz seni sevdik
Strazburg gerek tarihi açıdan gerekse popülasyon ve canlılık açısından fazlasıyla zengin bir şehir. Fransa’nın Paris’ten sonra en çok turist alan şehirlerinden biri olduğu bilgisini, açıkçası okuduğumuz, duyduğumuz şeylerin aksine; Strazburg’da gezdiğimiz iki gün boyunca çok daha net hissettik. Her yer fazlasıyla turistik ve kalabalıktı. Kışın ortasında gitmiş olmamıza rağmen sağlam bir kalabalık ile iç içeydik tabi bunun bir başka nedeni de Noel zamanı gitmiş olmamızdı. Noel haliyle şehir çok daha canlı ve hareketliydi. Ayrıca yaşadığımız ülke olan Almanya’ya kıyasla absürd şekilde pahalı olduğunu özellikle vurgulamak istiyoruz.
2. İçinden kanallar geçen şehir
Şehir, kenarından geçen Ren Nehri’nin kollarından oluşan birçok kanalla kaplı olduğu için burada zaman geçirmek oldukça keyifli oluyor. Gerek birçok köprüden oluşan şehir merkezinde yürüyüş yaparak bu eşsiz, birbiriyle bağlantılı yerler arasında turistik bir gezi yapabilirsiniz, gerekse su kanalları etrafında bir şeyler yiyip, Fransa’nın lezzetli şaraplarından içebilirsiniz. Strazburg demek içinden geçen kanallar demek. Tıpkı ilk akla düşen şehirlerden Amsterdam örneğinde olduğu gibi. Faux-Rempart kanalı üzerindeki Pont de Marche, Pont de Saverne, Pont de Paris köprülerinde manzara gerçekten harikaydı, eğer fotoğraf çektirmelik güzel manzaralı yerler arıyorsanız Faux-Rempart kanalı üzerinde olan bu köprüleri notlarınıza alabilirsiniz.
3. Victor Hugo’yu etkilemiş, 1000 yıldır ayakta duran Notre Dame Katedrali
Notre Dame’in gece hali de, gündüz hali de bambaşka. Biz iki halini de fotoğraflama şansını bulduk.
2015 yılında, yapımının bininci yılı kutlanan Notre Dame Katedrali; 1874 yılına kadar dünyanın en yüksek yapısı ünvanına sahipmiş. Ünlü Fransız yazar Victor Hugo’nun da hayranlığını gizleyemediği (bkz. kaynak) ve “dev ve narin” diye betimlediği katedral her yıl dört buçuk milyon turistin Strazburg’a en büyük geliş sebeplerinden biri. Yapımı 1015 yılında başlayan ve 1439’da tamamlanan dev katedral Fransa’da en çok turist ağırlayan ve aktif olarak kullanılan en büyük ikinci dini yapı.
4. Gün batımında özellikle uğramalık bir rota; Place de la République Meydanı
Place de la République (Cumhuriyet Meydanı) ve Avenue Victor Schoelcher gibi rotalara mutlaka uğrayıp, tarihi Rhine Sarayı, Ulusal Strazburg Tiyatro Binası (Theatre National de Strazburg) gibi Fransız mimarisinin eşsiz binaları ve bu güzel meydanı keşfetmek kesinlikle bizim için keyifliydi. Strazburg’da keyifli vakit geçireceğinizi düşünerek size de bu rotayı öneririz.
5. Su kanallarının ortasında “küçük” bir Fransa
Strazburg’a rotasını çeviren her turistin en çok heyecanlandığı yerdir belki Petite France (Küçük Fransa). Su kanalının yanında dizili, yarı taş, yarı ahşap sıralı evleri ve eşsiz estetik ve manzarasıyla bu ilgiyi bizce de hak ediyor. Orta Çağ’dan günümüze dek varlığını koruyan Petit Fransa’da, Avrupa’da kaliteli yaşamın silüetini görebilirsiniz.
6. Strazburg & Avrupa Konseyi & Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Strazburg büroktratik açıdan Avrupa’nın Brüksel’le beraber ikinci önemli şehri. Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada yer alıyor. Bu sebeple Avrupa açısından oldukça önemli bir şehir. Dev bir komplekse sahip Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Mahkemesi’ne, üye ülkelerinin bayraklarıyla kaplı girişi bir şekilde önünüze çıkarsa oranın Avrupa Konseyi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olduğunu unutmayın.
7. Dünyada Noel marketlerin ilk kurulduğu şehir olan Strazburg’un günümüzdeki hali
Noel ruhu başta tüm Avrupa olmak üzere, tüm batı toplumlarında heyecanla kutlanıyor. Burada insanlar Noel zamanı birbirlerine ekstra saygılı ve sıcak davranıyorlar. Bunu yaşadığımız Münih’te de çok net hissediyoruz. Strazburg’da da bu durum farksız sayılmaz fakat Strazburg’un kritik bir durumu daha var diğer şehirlere göre; o da Noel marketlerin başkenti sayılması. Noel marketlerin kurulduğu meydanlar ekstra renkli ve kalabalık olmasıyla oldukça çekici hale geliyor. Özellikle Place Kléber Meydanı’ndaki Noel market buradaki en iyi Noel marketlerden biriydi. Eğer Christmas zamanı gelirseniz ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız diye düşünüyoruz. Ayrıca Noel marketlerde o güzelim kreplerden yeme fırsatını siz siz olun kaçırmayın.
8. İddia ediyoruz bayılacaksınız; “Grande İle”
1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınan Grande İle Fransızca’da “Büyük Ada” anlamına geliyor. Grande İle şehrin tarihi yüzünü yansıtan en iyi noktalardan biri, biz burayı gez gez doyamadık sizin de seyahetinizi Strazburg’a yapmanız için artı bir gerekçe olarak burada bahsedelim istedik.
9. Bu kadar gezmeye dayanamayıp, dinlenmek isterseniz buyrun Orangerie Park’a
Çoğu Avrupa şehri gibi Strazburg da park ve bahçeler şehri. Orangerie Park şehrin iç kısmında, yürüme ve koşu yoluna sahip yemyeşil bir park. Gezi rotanıza bu parkı da ekleyerek gerek dinlenme molası verebilir, bu güzel parkı keşfedebilirsiniz. Biz soğuğa rağmen keyif aldık, eminiz ilkbaharda .ok daha keyifli olacaktır.
10. Tarihi, şık, turistik ama buna rağmen çok kalabalık ve bunaltıcı olmayan güzel bir kafe önerisi; Cafe Brant
Aziz Pierre Kilisesi’nin yakınlarında bir yerde olan (tam olarak su kanalının diğer kolunda kalıyor) bu kafeyi biz çok sevdik. Tarihi ve turistik Fransız kafesi olması buraya ısınmamızı kolayca sağladı. Ayrıca birçok şehirde karşılaştığımız turistik kafeler gibi de değildi hizmeti. Öyle yoğunluktan fazlaca sıkılmış ve turist görmeye dayanamayan asık suratlı çalışanları yoktu, ki turistik kafelerde en çok denk geldiğimiz ve üzerinde titizce durduğumuz noktalardan biridir bu. Çalışanları güleryüzlü ve ilgiliydi, hizmeti de gayet iyiydi. Bu sebeple Cafe Brant’e denk gelirseniz burada soluklanıp bir şeyler içtikten sonra gezinize devam edebilirsiniz.