Bu hafta, özellikle Avrupa’da yüksek lisans yapmak isteyenler için bize güzel bilgiler veren ve gerek Erasmus gerekse Yüksek Lisans için 3 yıldır Finlandiya’da bulunan Kubilay Kağan Özkan ile bir röportaj gerçekleştirdik. Finlandiya’da yüksek lisans yapmak için gerekli tüm bilgileri ve Finlandiya’da yaşam deneyimlerıne kadar birçok soruyu sizler için sorduk ve konuğumuz her bir sorumuza itinayla yanıt verdi. Ayrıca Finlandiya’ya yerleşmek isteyenler için açmış olduğu kardeş web sitesimiz Finlandiya Rehberim‘den bahsetmeden de röportajı sonlandırmadık. Eğer siz de soğuktan nefret edenlerden değilseniz ve Finlandiya hakkında çok şey merak ediyorsanız çayınızı, kahvenizi kapın soğuk bir yolculuğa başlıyoruz! 🙂
Huzurun ülkesinde doğayla bütünleşirken |
Merhaba Kağan, öncelikle Seyahat Hikayeleri’nin konuğu olduğun için teşekkürler. Senin gibi yurt dışı deneyimi olan ve dünyanın farklı yerlerinde yaşayan ve gittiği ülkeyi Türkiye’ye tanıtan kişilerin çalışmaları önemli. İlk sorumuz bu sebeple Finlandiya Rehberim ile ilgili olacak😊 Finlandiya Rehberim ne zamandan beri var? Bize biraz sitenin içeriğinden bahsedebilir misin?
Ben teşekkür ederim, her zaman sizinle ortak bir şeyler yapmak isterim 🙂 Finlandiya Rehberim aslında çok uzun zamandan beri akılda olan bir proje olmasına karşın, isim olarak 2017 Mayıs ayından beri var. Şu anda YouTube kanalımda ve ilk geldiğim dönemden itibaren Instagram’da da bir şeyler paylaşmaya çalışıyorum. İçeriğine gelecek olursak tahmin edebileceğiniz üzere Finlandiya 🙂 Finlandiya’ya dair nerdeyse her şey. Şu ana kadar yaptıklarım, seyahatlerim (sadece Finlandiya değil, Nordik-Kuzey Avrupa ülkeleri de dahil), doğa, macera, Erasmus, yaşamım, görüşlerim, insanlar, kültür, sanat, müzik vb. alanlarda oluştu ve bunların hepsini bir arada dengeleyerek anlatmaya çabalıyorum ve daha fazla konuları da eklemek istiyorum, ekonomiden tarihe, yemekten eğlenceye dair birçok fikrim var. Kısmen YouTube’da neler yapmaya çalıştığımı yapmak istediğimi de buradan öğrenebilirsiniz.
Lapland’ın güzel tepesinden bir manzara |
Ne zamandan beri Finlandiya’da yaşıyorsun?
İlk olarak Finlandiya’ya Erasmus ile 2013-2014 yılında geldim sonra 1.5-2 yıllık bir aradan sonra 2016 yılında geri döndüm, şu an itibariyle aralıksız tam 2 yılımı doldurmuş bulunuyorum, toplamda 3 yıllık bir yaşam tecrübem var diyelim.
Finlandiya’daki hayatın nasıl geçiyor? Mutlu musun öncelikle bu çetin kışa sahip Kuzey Avrupa ülkesinde? 🙂
Hayat bence her yerde aşağı yukarı aynı, hep inişler çıkışlar oluyor bir şekilde. Hala hayatımı düzene koymaya ve buradaki yaşamıma tutunmaya çalışıyorum diyebilirim. Çetin kış çok da önemli bir şey değil açıkçası ve keyif almayı bildikten sonra hiçbir şey hayatta sorun olarak kalmıyor. Kış sporları oldukça keyifli sadece zaman ve para ayırmak gerekiyor:) Kışın en çok zorlayan tarafı ise kısa günler/karanlık ve güneşli günlerin azlığı. D vitaminsiz yaşam pek keyifli olmuyor ve insanı enerjisiz depresif yapıyor.
Çetin kışı keyifli hale dönüştürmek tamamiyle sizin elinizde 🙂 |
Finlandiya’da hayatım genelde Türkiye’de olacağıma kıyasla güzel geçiyor diyebilirim, en azından mutluyum burada olmaktan karşılaştırıp toplama çıkarmasını yaptığımda. Yaşam en azından daha huzurlu daha az stresli. Yazlar çocukluğumdan beri sokaktan kolay kolay içeri girmeyen bir çocukmuşçasına olabildiğince dışarıda, kışlar da iç mekanlarda arkadaşlarla, saunada veya sportif hobisel aktivitelerle geçiyor. Her sezonun ayrı bir güzelliği var ve yaşam oldukça basit. Doğaya yakın olmak en çok sevdiğim şeylerden biri, doğa aşığı olan birinin burada mutlu olacağını düşünüyorum.
Kışlar çetin olsa da yazlar da batmayan güneşiyle insana acayip bir enerji veriyor.
|
Peki hangi tür vizeyle geldin Finlandiya’ya ve Fince biliyor musun?
Finlandiya’ya yüksek lisansa geldiğim için öğrenci oturum izniyle/vizesiyle geldim. Henüz akıcı bir Fince bilmiyorum maalesef ama öğrenmek istiyorum. Günlük hayatta Fince’ye çok ihtiyaç duymuyorsunuz çünkü herkes çok iyi İngilizce konuşuyor, öyle olunca da Fince’yi öğrenecek bir pratik alanınız da pek olmuyor.
Finlandiya’da master yapmak kolay mı? Finlandiya’da master yapmak için şartlar neler?
Açıkçası Avrupa’dan buraya gelenler için oldukça kolay geliyor. Bizim içinse bence bazen kolay bazen zor. Kişinin geldiği bölüme de ve derslere de bağlı tabii ki. Benim üçüncü yılına girmiş bir öğrenci olarak çok kolay demem komik olur herhâlde 🙂 Teknik bölümler oldukça emek isteyen, zorlayan bölümler diyebilirim Türkler için, çünkü çok ciddiye alıyorlar.
Finlandiya’ya yüksek lisansa ilk geldiğimde bir heyecanla amfilerin güzelliğinden en ön veya en arka sıralara oturmaya doyamıyordum 🙂 |
Finlandiya’da yüksek lisans için her üniversitenin kendine özel bir şartı olabilir. Ben şanslıydım son ücretsiz eğitim başvurusunu yaptım ama hala oldukça fazla burs veriyorlar, sadece devlet üniversitelerden AB dışındaki öğrencilere yardımını kesti ama üniversitelerin çoğu tüm öğrencilere burs vermeye çalışıyor. Finlandiya’ya yüksek lisans başvuru şartlarında genel olarak dünyanın her yerinde de geçerli olan temel şartlar var: Diploma, Transkript-GPA (Not ortalaması, genelde en az 5 üzerinden 3), İngilizce Dil Belgesi (genelde en az IELTS 6-6.5 veya TOEFL 92), Motivasyon mektubu, Pasaport fotokopisi, Referans mektubu (her zaman gerekli değil veya isteğe bağlı ekleyebilirsiniz), başvurulan bölüme bağlı olarak CV, Portfolyo vb., bazen ekstra bir ödev, bazen de GMAT-GRE puanı gerekebiliyor.
Dünya’nın en çok takım adalarına sahip olan Finlandiya ve İsveç arasında yer alan Aland adalarında Erasmus’a ilk geldiğim haftasonu bisikletle turlarken trafik yoğunluğunun kanıtı 🙂 |
Şu anda bir işte de çalışıyorsun. Finlandiya’da çalışma hayatı nasıl?
Evet bu yaz ciddi olarak çalışmaya başladım diyebilirim:) Finlandiya’da çalışma hayatını anlatabilecek kadar gözlem ve tecrübem olduğuna pek emin değilim, bilgi ve tecrübe sahibi olmadan da pek atıp tutmayı seven bir insan değilim. Ama şu ana kadarki gözlemlerimden, tecrübelerimden anlatabileceğim kültür olarak çok farklı olduğumuz. Biz açık ve net görevleri belirli bir hiyerarşi altında resmi şekilde ve son tarihe göre yapmaya alışık bir milletiz. Burada ise tam aksine işinin sorumlusu sensin ve ne kadar çok şey yapmak istiyorsan sana bağlı, biri sana bir şey demeden kendin sorumluluk alıp bir şeyleri yapmayı öğrenmen gerekiyor ve bir şeyleri yapman istendiğinde de bunu çok açık ve net şekilde değil de muallak bir şekilde sana bırakıyorlar. Bizim kültüre oldukça ters olduğu için alışması oldukça zaman alıyor ve neyi doğru, güzel yaptığını da pek bilmiyorsun çünkü çok kibar insanlar ve kötü olan bir şeye kolayca kötü demiyorlar 😀 Ayrıca direkt konuşmayı seviyorlar lafı dolandırmadan uzatmadan kısa olabiliyor. Genel kültür itibariyle ayak üstü konuşmalar ve boş boş konuşmalar pek yok. Ayrıca okulları gibi iş yerlerine de evleri gibi davranıp ayakkabıyla girmiyorlar 🙂
Kuzey ışıkları avcılığın nasıl gidiyor? İlk tepkin nasıldı? En güzel aurora tecrübeni anlatır mısın ve biz ne zaman gelelim?
Kuzey ışıkları avcılığını çok seviyorum ama yaz gelince beyaz geceler girdi araya 🙂 Şimdi sezon yeniden başladı ve son birkaç gündür bir şeyler var diye biliyorum takip ettiğim insanlardan görüyorum fakat ben kuzeydeki kuzey ışıklarını gördükten sonra güneydeki cılız ışıklar pek de cezbedici gelmemeye başladı. Evimin penceresinden görmek bazen tembelliğime, kolayıma geliyor. İlk yaptığım timelapse videosu öylesine soğuk ve rüzgarlı bir gecede olmuştu ki sabaha kadar tek kalan bendim ve 4-5 saatlik 1000 üzerinde bir fotoğraflama gerçekleştirmiştim.
Tampere’deki kuzey ışıkları tecrübelerimden en yoğun ve güzel olan aşırı rüzgarlı ve -5 -10 derecedeki 4-5 saatlik seyrimin sonundaki zafer pozum 🙂 |
Açıkçası benim ilk tepkim çok da acayip değildi çünkü kuzey ışıklarını Tampere’den gözlemlemiştim ve gözle görülen şeye herkes başta bir burun kıvırıyor çünkü kuzeyde ufukta cılız bir şey var yok ve herkes gözüyle çok iyi ayırt edemiyor ve fotoğraflarda görüneni göremediğini anlayınca hayal kırıklığına bile uğrayabiliyor. Esas gerçek kuzey ışıkları tecrübemi ilk olarak Lofoten adalarında yılbaşı gecesi yaşadım diyebilirim. Tamamen karanlık olan bu dönemde oraya sadece kuzey ışıkları görmek için gitmiştik ve şansımıza 3 gece hep bulutluydu hava. Yılbaşı gecesi umudumuz kırılmış olsa da ben pusuya yatmıştım ve arkadaşlarımı evde bırakıp adanın karanlık bir bölgesine gitmeye karar vermiştim. En güney ucunda bir fabrikanın park alanında tripodsuz deneme fotoğrafları çekiyordum acaba ışık kirliliğinden gözlerim göremiyorsa da bir yerde cılız bir şey var mıdır diye. Bir süre sonra hem fotoğraflarımda hem de gözümle bir şeyler var sanki hissini yaşadım. İlk başta gene bu mu yani cılız bir ışık diye düşünürken bi süre sonra ohaa geliyorlar çoook güzeeel yaa inanmıyorum diye çığlıklar taklalar atıyordum 🙂
Tampere’deki kuzey ışıkları tecrübelerimden en yoğun ve güzel olan aşırı rüzgarlı ve -5 -10 derecedeki 4-5 saatlik seyrimin sonundaki zafer pozum 🙂 |
En güzel tecrübem kardeşimin şansına ona söz vermem üzerine 4 gece (3 gece üst üste) İzlanda’daki gözlemimiz olmuştu. Ben daha ilk geceden oh ne güzel gördük kurtuldum aurora sözümün baskısından diye düşünüp ve gördüğümden mutlu sevinçliyken 2 gece sonraki sabaha kadar olan şova büyülenmiştim. Tripodum da yanımda olunca bu sefer sırayla kardeşimi, kendimi, arkadaşları sabaha kadar fotoğraflayıp durdum.
Kardeşimin şansına İzlanda’daki ilk gecemize aurora görmemizin üstüne toplam 6 günlük seyahatimizde 4 gece kuzey ışıklarını gözlemledik ki Ağustos ayının sonunda olacağına kimse inanmıyordu |
İstediğiniz zaman gelin ama herkes kışın en yoğun olduğunu sanmasına rağmen en çok gözlemlenebildiği zamanlar ekinoks dönemleri yani Eylül-Ekim ve Mart-Nisan oldukça bereketli bir dönem 🙂 Bekliyorum sizle de bir kuzey macerasına çıkmayı ayarlayabilirsek 🙂
Senin gezdiğin her yerde kendine has şeyler yaptığını biliyoruz. Bunlar arasında yaptığın en çılgınca şey neydi?
Bu oldukça zor bir soru 🙂 Çünkü bir şeyi yapmadan önce ile yaptıktan sonra ona görece yüklediğin anlam değişiyor bence. Şu ana kadar benim en çılgınca yaptığım şey sanırım yaptığım şeyin çok çılgın bir şey olmasından değil de bizim olayı çılgın bir hale dönüştürmemizden kaynaklanıyor. Geçtiğimiz yaz, Lofoten adalarında bir önceki Noel’de tanıştığımız yanında kaldığımız Alman arkadaşımı tekrar ziyaret edip bol bol hiking yapmak istiyordum. Kendisinin de izni olunca beraber adaların batısındaki en yüksek zirve olan Hermannsdalstinden’e tırmanmaya karar verip yola çıktık. Sürekli iniş çıkışlarla dolu olan bu yürüyüş rotasında biz bir yerden sonra sürekli patikayı kaybetmeye başladık, aslında daha en baştan yanlış başladık 🙂 Yolun dışına çıkıp bazı yerlerde yolun dibimizden gitmesine rağmen (sonra videolarımda fark ettiğim) kendi kendimize yol çizdik.
Lofoten’in 2. en yüksek zirvesi Hermannsdalstinden’de ölümle yaşam arasında 🙂 |
Bir dağın zirvesine yürüyüş yapmak o kadar da zor değildir belki. Eğer yürüyüş patikasını takip ederseniz 🙂 Ancak, biz yolu bulduktan sonra 2-3 dakika içinde her zaman izini kaybediyorduk (Oysaki kolay dediler, izleyebileceğiniz bir yol var dediler) 🙂 Temelde keçiler gibi geziyorduk, kendi yollarımızı yaratıyorduk farklı zor arazilerde. Sonunda, yolda değilken zirveye çıkmak için yüksek taşlara zıplayıp tırmanmamız gerekiyordu. O anda, ciddi olarak burada ölebileceğimi hissettim (Ölmek için iyi bir yer diye de düşündüm 🙂 ). Her zamanki gibi, kimse benim nerede ne yaptığımı bilmiyordu (Mutlak Özgürlük!). Çoook uzun bir yürüyüşten (8-10 saat tırmanış, 6-8 saat iniş) sonra, Lofoten’in tepesindeki manzaralardan büyülenmiştim, o an zirvede küçük bir hatanın hala beni öldürebileceğini bilsem de. Tırmanma deneyimim hiç olmadan, çok aşırı yürüyüş yapmadan nasıl zirveye çıkmaya karar verdiğime inanamıyorum. Sadece arkadaşıma güveniyordum, risk alıp tekrar sınırlarımı zorluyordum! (inanın, riskler alın, sınırları zorlayın! 😉 )
Makedonya Yunanistan sınırına yakın bir Türk tırına denk gelince şoför koltuğuna geçtim hemen |
Heidi’nin kırları otostop çekmekten en keyif aldığım yerlerdendi. Bu manzarada bir chalet’te uyuyup sabah taze inek sütü içmek otostopun insana sağladığı en güzel yönü olan bilinmeyene yolculuğun örneği 🙂 |
Karadağ’ın incisi Kotor’a da sarhoş sürücülerin arabasında gelmiştik, şşş, sadece son 5km idi neyse ki ve sarhoşlarla çok eğlenceliydi 🙂 |
Her ne kadar Sırp milliyetçisi bir amca tarafından ölüm tehlikesi yaşasam da beni yoldan alıp evlerine götüren bu Sırp aile insanları asla kategorize etmemeyi tekrar hatırlatıp, Sırp’lara karşı oluşmaya başlayan önyargımı kırmıştı. |
Çok teşekkür ederim bu keyifli sohbet için ve ilginç zorlayıcı sorularınız için, en kısa sürede görüşmek dileğiyle 🙂 Gönlüm istiyor bir Oktoberfest’e gelmek ama kısmet bir sonrakine kalacak galiba ama sizi bu kış burada görelim 🙂