Valla göğe erdi desek yalan söylemiş olmayız. Ara tatilimizde İstanbul’a gittiğimizde istinasız her akraba ve arkadaşımız “ee nasıl oralar, burası mı güzel orası mı” sorusunu çeşitli versiyonlarla sordular. Hatta o soruları kaç farklı şekilde duymuş olabilme ihtimalimiz üzerine bir tartışmaya da girdik kendi içimizde desek yeridir. Bu yazı bu soruyu kökten ortadan kaldıracak bir cevap olmakla birlikte henüz 1 yılını tamamlamamış bizim, 1 yıl öncesi analizimiz olarak burada dursun istedik. Bir de bunun 1 yılı tamamladıktan sonraki analizler üzerine bir örneği gelecek zamanı geldiğinde. Böylelikle bu gibi konularda daha ince eleyip sık dokuyan yurt dışındaki yaşamı merak edenler için karşılaştırma yapılabilmesi için umarım işe yarar olacaktır. Öyleyse buyurun yeni yaşamlarının 9’uncu aylarındaki Serkan ve Bahar’ın Almanya gözlemlerini okumaya:)
1.”Almanya’da ırkçılık var diyoğğlağ doğvu mu Samet?!”
2. Oralarda Türkiye’deki gibi sebze, meyve bulabiliyor musunuz ve ne yiyorsunuz?
3. Alman’ın parası değerli, “dış mihrakların oyunlarından” kolay etkilenmiyor ama Türkiye’de alım gücü çok mu yüksek?
4. Üç beş ağaç için mutlu olanlar ve sadece azıcık huzur talep eden insanlar
5. O güzel insanlar o güzel 21 vitesli bisikletlerine binip gittiler
6. Bisikletin sosyal hayatın önemli bir parçası olmasının en büyük kazanımı; bisikletle iş yapmak
7. Toplu taşımadaki hayat kurtaran atılımlar
8. Almanya’daki yaşlıların kıçı başı ağrımıyor, üstelik hepsi hayatın içinde aktif birer çalışan
Bizler gerçekten daha çocuk yaşta yetiştirilirken çok nazik yetiştiriliyoruz. Tanım yanlış olmasın tam bir hanım evladıyız, çok hassasız ve bu kadar hassas olmak aslında iyi bir şey değil. Bizi dış zararlara karşı korumaktan ziyade, gelecekte dış dünyaya ayak uydurmada zorluk çektiren başlı başına bir problem. Çokça denk geldiğimiz bir durumdur, 40-45 yaşındaki abiler, ablalarımız şimdiden emeklilik hesaplamalarına girip, emeklilik planları yapmaya kalkar. Çok çalıştıklarından, çok yıprandıklarından söz ederler. Haklılar da, gerçekten de Türkiye’deki çalışma ortamı ve çalışana verilmeyen değer yüzünden çalışan 40 yaşında yıpranmış olduğunu düşünüyor. Fakat Almanya’da bu durum biraz daha farklı. Bir kere Türkiye gibi genç ve çalışabilecek potansiyele sahip nüfusu elinde barındıramıyor Almanya. Yıllardır da böyle, bu sebeple dışarıdan daima işçiyi ihtiyaç duyar birçok alanda. Çünkü kendi nüfusları çok yaşlı, ortalama Alman nüfusu 40 fakat ortalamayı bir yana bırakalım, sokakta bolca 70 yaşında amca ve teyzeler görüyorsunuz gençlere oranla. Burada bir marketin kasasında sıra beklerken 70 yaşında bir teyzeyi kasiyer olarak da görebilirsiniz, sokakta broşür dağıtan 65 yaşında bir amcayı da. Yani bu adamlar bize göre daha çalışkanlar ve yaşları ne olursa olsun çalışma hayatının içerisinde yer alıyorlar. Bu da onların bizlere göre bizce bir artısı. Ülke ekonomilerine böyle de katkı sağlamış oluyorlar oysa bizim ülkemizin gençlerinin bile %22’si işsiz (Aaa hiç kaynaksız bırakır mıyız sizi).
9. Devlet ve banka işleri çok manuel çok, Türkiye kesinlikle daha dijital. Bizce de Almanya bizi kıskanıyor
Şu maddeye dayanana kadar öve öve bitiremeyeceğimizi sandınız Almanya’yı değil mi? Oldunuz mu ters köşe? Şimdi açıklamadan önce bu maddeyi, başlığın olumsuz bir intibaya yol açtığını düşünseniz de, aslında bunun da kendine göre artılarla dolu olduğunu aktaracağız. Oraya geleceğiz:) Burada devlet bürokrasisiyle yahut bir bankayla işiniz olduğunuzda öyle elinizi kolunuzu sallayıp gidemiyorsunuz. Bir kere çalışma saatleri her kurumda farklılık gösterebiliyor bu biiir. Alışmışız Türkiye’deki memur ve işçilerin köle gibi tüm gün çalışmalarına, burada bazı günler 15.00’e kadar, bazı günler 12.00’ye kadar, yalnızca bazı günler 17.00’ye kadar çalışıyor kurumlar. Yani gününe ve o günün çalışma saatlerine bakıp kontrol etmezseniz çat kapı duvara toslayabilirsiniz:) Genelde randevuz işlem yapmak çok çok zor bu da etti mi ikiii. Diyelim ki bir adres beyanında yahut adres değişikliğinde bulunacaksınız ve ilgili devlet kurumuna gidip işinizi hallettiniz. Fakat öyle tek seferde hallolmuyor, evinize posta gönderiyorlar, sizden de gelen postaya 15 iş günü içinde cevap verip o postayı geri göndermenizi istiyorlar. Bu şimdi tek adımda kolay gibi görünse de, bu kurumlardan ve bankalardan posta kutunuz haftada en az bir kere dolup taşabiliyor. Biz ilk zamanlar bu tabloyla karşılaştığımızda açıkçası pek bir sevinmiştik, “Türkiye’deyken hiç soranımız yok şimdi sağolsunlar bizi hiç ihmal etmiyorlar,” diye. Fakat bu bir yerden sonra sizlere daima ek bir sorumluluk kazandırıyor. Posta kutunu sıklıkla kontrol etmek, gelen her şeyin bir önem taşıdığını düşünüp çat pat Almanca’nla anlamaya çalışmak ve yazanların gereğini yerine getirmek. Bir banka hesabı açmak bile bankayla ev arasında 4-5 mektup yazışmasıyla net olarak çözüldü, siz düşünün. Türkiye’de ne güzel kolay oluyor dediğinizi duyar gibiyiz. Elini kolunu sallayarak gir bir bankaya ve “ben banka hesabı açtırmak istiyorum” deyin, uzun bir sıra kuyruğu yoksa anında da açılsın. Hele Almanya’daki bankanın online aplikasyonunu telefonunu indirip hesabını online olarak tanıtmak başlı başına bir örgü yumağı hiç o yumağı açmayacağız:) Bankadan gelen postalardan birinde mobil uygulamanın şifresinin bir kısmı, bir başka gelen postada hesap numarası adı diğer postada online uygulama şifresi vs vs öyle parça parça geliyor. Ama bunların da bir sebebi olduğunu sonradan öğrendik. Almanya’da siber casusluğa karşı güvenlik duvarları çok kolay aşılamasın ve insanlar veya bankalar dolandırılamasın diye bu tür bizlere göre eski usül uygulamalar hala kullanılıyormuş. Türkiye’de pek çok emeklinin, çalışanın hesabının başkalarının eline kolayce geçince nelerin olabildiğini göz önünde bulundurunca, bu durum da sonradan bize mantıklı gelmeye başladı.
3 comments
Hem güncel hem samimi hem akıcı yazdıklarınız, ellerinize sağlık, keyfiniz huzurunuzun hep daha güzel olması dileğiyle…
Teşekkür ederiz, her fırsatta samimi bir şekilde faydalı olacak bilgiler vermeye çalışıyoruz. Faydası oluyorsa ne mutlu bize! 🙂
Ben de yeni Almancı olarak yazılarınızdan çok faydalanıyorum. Esen kalın…